4 Ağustos 2014

Yıldız Hanım’ın Günlüğü

Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu’nu uzun zamandır düşünüyorum. Filmin ben de uyandırdığı bir çok duygu var. Kendimle, seçtiğimiz yaşamla ve diğerleriyle ilişkilerimizle ilgili bir çok duygu ancak bir de filmin zamansızlığını dair birşeyler var aklımda.

Kış Uykusu’nun bende uyandırdığı zamansızlık duygusuna dair düşünürken aklıma Yıldız Moran geldi. Çünkü filmi izlerken 'ben bu kareleri  bir yerden hatırlıyorum/hissediyorum' duygusundan pek kurtulamamıştım. Bazen hissettiklerimizle hatırlarız. Yıldız Moran’ın  geçtiğimiz  ocak ayında Pera Müzesi’ndeki sergisini gezerken de aynı duyguyu yaşamıştım.

Konuyu, seyircisinin/okuyucusunun gözüne sokmadan, araya yeterli mesafe koyarak veren ve onunla başbaşa kalmasını sağlayan etkileyici bir yaklaşıma sahip Yıldız Moran. Bu yaklaşım fotoğraflarına zamansız bir ruh kazandırıyor.

19 yaşında Londra’ya fotoğrafçılık eğitimine gider, 20 li yaşlarının başında tek başına Portekiz, İspanya ve İtalya’yı gezer. Ülkeye döndüğünde yıl olan1954’te, 22 yaşında dayısı ile çıktığı Anadolu gezisinde çektiği kareler bir günceye yazılmış gibi doğrudan, ayrıntıları atlamayan ve abartıdan uzaktır.  

Fotoğrafçılık anlayışı sadece belgesel ya da durum fotoğrafçılığının ötesindedir, fotoğraflarının farklı bir anlayışı olduğunu hissedebilirsiniz ve bunun için de uzun uzun fotoğraf üzerine okumuş olmanıza gerek yok. Fotoğrafın Kısa Tarihi makalesinde Walter Benjamin  “mekanik olana baskın çıkan ruh, yaşamın anlamını öykülere (mesellere) dönüştürür” der. Bu tek cümleyle özetlenen ruh, sanatçının arayışının temel güdüsüdür. Moran da fotoğraflarında bu ruhun arayışındadır. Bir röportajında fotoğrafları hakkında “içindeki mana yeterli değilse, ışık ve komposizyon ne kadar mükemmel olsa da çekmem” demiştir.  

Artık bir anlık bakıp geçtiğimiz instagram fotoğrafçılığının namının yürüdüğü bu günlerde Yıldız Moran’ın fotoğrafları uzun uzun nefeslenebileceğiniz farklı diyarlara açılan kapılardır.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder